Sendikaların Durumu

Üç haftadır uluslararası kuruluş oluşturma çalışmaları hakkındaki anılarımı ve görüşlerimi paylaştım. Halen başkanlığını yaptığım “Uluslararası Avrasya Eğitimcileri Federasyonu” ile sayın Talip GEYLAN’ın başkanı olduğu “Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği’nin (UAESEB)” adlarının ve logolarının benzerliğini ve UAESEB’in açık adından sendikaların bir araya gelerek oluşturduğu bir üst kuruluş olduğunu belirttim. Yöneticiler gelip geçicidir ama kurumlar, kuruluşlar kalıcıdır. […]

Sendikalar ve Türk Dünyası-3

Geçen hafta belirttiğim gibi “Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği’nin (UAESEB)” sitesinde kurucu üyeler olarak, “…Türkiye Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim-Sen), Azerbaycan Tahsil İşçileri Azad Hemkârlar İttifakı, Kazakistan Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası, Kırgızistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası…” görülmektedir. Ayrıca “…Bakanlar Kurulu’nun 24.02.2014 tarih ve 2014/6069 sayılı kararı

Sendikalar ve Türk Dünyası-2

Genelde “muhalif” sözcüğünü siyasi alanda kullanıyoruz. Oysa kendince yanlış bulduğun bir şeye karşı olmak muhalif olduğunu gösterir. Mevcut sisteme, iktidarın icraatlarına, vatandaş aleyhindeki uygulamalara karşı çıkmak da muhalif olmak demektir. Sendikacılığın kökeninde -körü körüne değil ama- ağırlıklı olarak muhalif olma, muhalefet yapma anlayışı vardır. Çünkü sendikalar üyelerinin hak ve çıkarlarını aramak, korumak ve geliştirmek zorundadır.

Sendikalar ve Türk Dünyası-1

Bu hususu uzun süredir yazmayı düşünüyordum ama sonra vazgeçiyordum. Ancak “Kamudan Net Haber Sitesi”nde köşe arkadaşlığı yaptığım ve İstanbul’da sendikacılık yapan Remzi ÖZMEN’in 31 Ağustos 2025 tarihli “Türk Dünyası ve Türk Eğitim-Sen” başlıklı yazısını okuyunca geçmişle ilgili bazı hatıraları paylaşmamın gerektiğini fark ettim. Daha önce yazmamamın sebebine gelince, öncelikle ülkemizde sendikacılığın eskisi kadar etkili ve

Türk Tarih Birliği-2

Maalesef kimliğimizle ilgili -bilerek çıkarılan- bir tartışma yaşanıyor. Bu duruma bir an önce son verilmelidir. Ülke içinde birliğimizi sağlamadan nasıl “Türk Birliği”ni sağlayacağız?.. Konuşmalarda, hutbelerde “milletimiz, aziz milletimiz” diye bir laftır gidiyor. Hepinizin bildiği bu çevreler -mecbur kalmadıkça veya çıkarları gerekmedikçe- “Türk” adını kullanmıyorlar. Bu milletin adı, sanı yok mudur?.. “Milletimiz” sözcüğünden biz “Türk milleti”ni

Türk Tarih Birliği-1

Prof.Dr.Ahmet Bican ERCİLASUN “Tarihe nasıl bakmalıyız?” başlıkla yazısında (22/09/2019, Yeniçağ); “Hiçbir millet tarihinden kaçamaz, geçmişini inkâr edemez. Geçmişte yaşananlar, iyisiyle kötüsüyle, bir milletin tarihini oluşturur. Bu, biz Türkler için de böyledir. Geçmişte Türk boyları, çeşitli Türk grupları farklı hanedanlar oluşturmuş, farklı devletler kurmuş ve birbirlerine girmiş olabilirler. Bunların hepsinin Türk olduğunu ve dolayısıyla her birinin

Ortak Gelecek Eğitimde-3

Yılmaz Öztuna’nın “Büyük Türkiye Tarihi” adlı 14 ciltlik eserinden iki alıntı ile yazıma başlıyorum: “Türk toplumu, ırkçı bir toplum değildir. Kültür milliyetçisi bir toplumdur. (c.10/s.198) Zira akıllı milliyetçilik milletin yararınadır. Akılsız milliyetçilik de bütün akılsız akımlar gibi devlete ve topluma ancak zarar verir. (c.10/s.493) Prof.Dr.Ahmet Bican ERCİLASUN, “Büyük Türk Dünyası” başlıklı yazısında (12/11/2023, Yeniçağ); “06-08

Ortak Gelecek Eğitimde-2

Türk Devletleri Teşkilatı himayesinde 2012 yılında kurulan Türk Akademisi; Türk halklarının dili, edebiyatı, kültürü, tarihi üzerine bilimsel araştırmaları koordine etmektedir. Bazı kararlarını eleştirmekle birlikte takip ettiğim kadarıyla güzel işler de yapılmaktadır. Türk Birliğinin sağlam zemine oturabilmesi için yükseköğretim kurumlarına çok iş düşmektedir. Dr.Reşat Doğru “Türk Dünyası ve Gerçekler” adlı kitabında; “1923 yılında Cumhuriyetin ilanından sonra

Ortak Gelecek Eğitimde-1

Genel olarak yazılarımda “Türk Birliği” üzerinde duruyorum ve birikimim ölçüsünde buna yönelik bir şeyler yazıyorum. Yazıları hazırlarken, çeşitli bilim ve düşünce insanlarımızın yazı, makale, kitaplarından yararlanmaya çalışıyorum. Yakın zamanda Cenk Kıray’ın “İsmail Gaspıralı: Tarihten günümüze bir perspektif” başlıklı yazısını (Milli Düşünce Merkezi sitesi, 05/05/2025) okudum. Sadece birkaç paragrafı paylaşacağım ama sizlere tamamını okumanızı tavsiye ederim.

Türk Kültür Coğrafyası-2

Dr.Yaşar Kalafat’ın, Mitostrateji-1 (Türkoloji Üzerine Düşünceler, İstanbul-2020, ASAM yayın.) isimli kitabından alıntılarla geçen haftaki yazıma devam ediyorum: Sempozyuma İran’dan katılan üç Türkolog’un “…Bildiride; Türkiye ve İran devletlerinin İran’da Türkoloji eğitimine gerekli önemi vermedikleri belirtilmektedir… …Bize göre daimî takipçi olma durumunda olanlar, Türklük bilimcileri olmalı veya resmi görevli her personel Türklük bilimi donunu giyebilmiş olmalıdır. Bildirinin

Türk Kültür Coğrafyası-1

Dr.Yaşar Kalafat’ın, Mitostrateji-1 (Türkoloji Üzerine Düşünceler)isimli kitabından alıntılarla “Türk Kültürlü Halklar” ve “Türk Kültür Coğrafyası” konusuna devam ediyorum: “…Halkların kültür sınırları, antiemperyalist mücadelede siyasi sınırlarından daha az önemli değillerdir. (s.11) “Millî dil, eğitim dili, ortak kültür dili milletin dilden hareketle tanımının olmazsa olmazıdır. Bununla birlikte, ölü dillerin bakiyeleri, yerel diller, bölgesel özellik taşıyan diller, millî

Türkoloji ve Dil-2

A.Yağmur Tunalı, “Dil Etrafında Bazı Kültür Dikkatleri” başlıklı makalesinin devamında (Milli Egemenlik ve Türkiye, MDM yayını); “…kültüre dayanan bir siyasi elit yetiştirme anlayışının uzağına düştük. Genel olarak kültür zaafı içinde bulunduğumuz bir dönemden geçtiğimiz de gerçek. (s.265) Dünyaya hâkimken hayatta kalabilmek için çırpınmak ve hep savunma halinde yaşamaya mecbur olmak bize göre değil. Dünyayı titreten

Türkoloji ve Dil

Kırımlı büyük fikir insanı, eğitimci ve yazar İsmail Gaspıralı; kabilecilik anlayışının ve lehçe farklılıklarının uluslaşmaya engel olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle, çeşitli Türk soylarına mensup, Türkçenin farklı lehçelerini konuşan halkları ortak bir edebî dil etrafında birleştirip, tek bir ulus hâline getirmeye gayret etmiş ve fikirlerini “Dilde, fikirde, işte birlik” sloganıyla özetlemiştir. (YTB Sitesi) A.Yağmur Tunalı, “Dil Etrafında Bazı

Türklük Bilimi Üzerine

Dr.Yaşar Kalafat’ın, Mitostrateji-1 (Türkoloji Üzerine Düşünceler) isimli kitabındaki bazı ifadelerle konuya devam etmek istiyorum: “Milletlerin bir genel ve bir de özel isimleri olabilmektedir… Türklük, Türk milletinin genel adıdır. Özbek Türkü, Kırgız Türkü, Kazak Türkü, Anadolu Türkü olmak, Türklüğün adeta özel adlarıdırlar. Anadolu Türklüğünde özel ve genel ad birleşmiş, Türkiye Türkleri özelde de genelde de Türk

Türklük Bilimi/Türkoloji

Amerikalı Tarih Profesörü Justin McCarthy’nin, Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıkan “Ölüm ve Sürgün”ile “Türkler ve Ermeniler” isimli kitaplarını okudum. İkinci kitabın giriş bölümünde, Batının, Türklere bakış açılarını anlatan ifadeler bulunmaktadır. McCarthy şöyle diyor: “Türkler hakkındaki yarı medenileşmiş ve barbar kimseler şeklindeki genel kanı İngiltere’de yayımlanan ve Amerika’da yeniden basılmış olan Blackwood’s Magazine adlı bir

Millî Kültürün Aktarılması

Kültür maddî ve manevî unsurlardan oluşur. Kültür denilince; dil, tarih, edebiyat, inanç, örf, adet, gelenek, görenek, giyim, kuşam, mutfak, yemek, dokumacılık, sanat, hukuk, tarım, dünya görüşü, destanlar, mitoloji gibi birçok öğe akla gelir. Kültür, insanlar ve topluluklar tarafından oluşturulur, yaşanır, yaşatılır ve yayılır. Kültürün yayılması, başlangıçta sözlü ve geleneksel yaşantı ile sağlanırken daha sonraları çeşitli

Kültür Milliyetçiliği

Prof.Dr.Mehmet Kaplan; “Kültür’ kelimesi Türkçeye Fransızcadan girmiştir. Fransızca ‘culture’ kelimesi ve Latince ‘toprağı sürmek’ manalarına gelen ‘cultura’ kelimesinden türemiştir. Kelime daha sonra ‘insan vücudunu ve ruhunu terbiye etme, sanat ve fikir eserlerini geliştirme’ manalarını da içine alan bir genişlik kazanmıştır.” demektedir. “Türk Milletinin Kültürel Değerleri” başlıklı makalesinde ise(türkdili.gen.tr); “Türkiye’de kültür konularını ilk defa ciddî ve

Türk Demezmiş!..

Mümkün olduğunca basını ve sosyal medyayı takip eder; arkadaşların paylaştıkları yazıları okurum. Hatta paylaşımların altına yazılan yorumlara bakar, insanımızın bilgisi ve seviyesi hakkında az-çok bilgi edinirim. Yorumlardan bazılarını makul karşılarken, bazılarına sinirlenir, kızar, kendi kendime “çok saçmalamış” derim. Bazılarını da açıkçası art niyetli bulurum. Yorum yazılmasına karşı değilim ama konu hakkında bilgimiz varsa yazmalıyız; yoksa

Türk Dünyasında Enerji Savaşları

“Türk Dünyası’nda Kıbrıs Kazası” başlıklı yazımda, Türk Cumhuriyetleri’nin Kıbrıs kararıyla ilgili bunda Türkiye’nin zayıf olmasının da etkili olduğundan bahsetmiştim. Büyük Türkçü, adı gibi Turancı, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı merhum Prof.Dr.Turan Yazgan’ın, 30 Nisan 2006’da Burdur Öğretmenevinde verdiği “Türk Dünyası” konulu konferans kitapçığı elime geçti (Milli düşünce Merkezi yayını, no:7, Kasım-2014). Kısa sürede okudum ve

Ekonomi Savaşları

Prof.Dr. Turan Yazgan’ın, 30 Nisan 2006’da Burdur’da verdiği “Türk Dünyası” konulu konferansından aktarmaya devam ediyorum: “…baharatın ihracından elde edilen gelir, o günkü Osmanlı hazinesinin dörtte biri manasına gelir… Çünkü o gün Akdeniz’de… Karadeniz’de… Hazar’da bizim donanmamız vardı… Tuna Nehri’nde ince donanmamız, …Okyanusta bizim gemilerimiz yüzerdi. Türk devleti dünyayı ikiye bölmüştür: Türkler ve diğerleri diye. Baharatın

Kritik Madde Savaşları

Türk Cumhuriyetleri’nin Kıbrıs Rum kesimini tanımaları ve büyükelçi görevlendirmeleri, medyada en çok tartışılan haberlerdendir. Maalesef! Konu art niyetli kişiler tarafından olabildiğince tahrik edilmektedir. Öncelikle şunu belirtmeliyim: Suçu Türk devletlerine atarak, bu durumdan sıyrılmaya çalışmamalıyız. “Türk Birliği”ne zarar verecek paylaşımlardan, söz ve davranışlardan kaçınmalıyız. Ne kadar kızarsak kızalım, empati yapıp yaşananlara onlar açısından da bakmamız gerekir.

Buharî’nin Ebu Hanife Düşmanlığı

“İmamı Azam Ebu Hanife” isimli eseri (Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk, Yeni Boyut Yayın. İstanbul-2009, 18.Baskı), Ramazan’da yeniden okuduğumu belirtmiştim. Rahmetli Öztürk’ün kitabındaki makalelerde, İmamı Azam Ebu Hanife ile ilgili Buharî’nin bazı sözleri üzerinde de durulmaktadır. Bu ifadelere geçmeden önce, konuyu daha iyi anlayabilmemiz için bu zatların yaşadıkları dönemleri, doğum ve ölüm tarihlerini bilmemiz gerekmektedir. Biliyorsunuz; Peygamberimizin

Türk Dünyası’nda Kıbrıs Kazası

Başlığı okuyup Kıbrıs’ta bir trafik kazası olduğunu sanmayın. “Türk Birliği” açısından hayal kırıklığına sebep olan bir dış politika kazasından bahsedeceğim. Bu büyük sıkıntılara yol açacak, gerçekten birlik yolunda yaşanmış, gelecekte ilişkileri zora sokacak büyük bir kazadır. Türk devletleri arasında iş birliği kurulurken, birbirlerinin egemenlik haklarına saygı gösterme ve iç işlerine karışmama hususu söz konusu olmakla

Türk Millî Kültürü-4

“Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi”nden -konulara göre- bazı alıntılar paylaşıyorum. Dileğim, belgede yer alan hususların bir an önce hayata geçirilmesidir. Öncelikle devlet ya da iktidar bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. Türk Dünyası’nı takip ettiğim için vizyon belgesindeki önerilerden bazılarının gerçekleştiğini biliyorum. Mesela; Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, 20/09/2024 tarihinde aldığı kararla “34 harfli Ortak Türk

Türk Millî Kültürü-3

28 Şubat 2022 tarihinde kaybettiğimiz Sadi Somuncuoğlu “Muhasebe” başlıklı yazısında (02/01/2021, Yeniçağ) çok önemli tespitlerde bulunuyor. Bu yazıyı buraya almakta fayda gördüm: “Ülkemizin meselesi malum çok. Hatta, çözemediğimiz, meselelerin kaynağı olduğumuz için de azalmıyor, aksine çoğalıyor. Bu bahse 1938’den itibaren diye başlamak daha adil bir davranış olur düşüncesindeyim. Başlıklarını sıralamak gerekirse, 1940’da Türk tarihini başından

Türk Millî Kültürü-2

Kitaplığıma göz gezdirirken geçmişte aldığım bazı dergiler dikkatimi çekti. Bunlardan biri de Kültür Bakanlığı tarafından çıkarılan “Milli Kültür” adlı aylık dergi (12 ay alıp cilt yaptırmışım). Dergi, Ocak-1977 ilk sayısında Kültür Bakanı Rıfkı Danışman’ın “Sunarken” başlıklı bir yazısıyla başlıyor: “Bakanlığımız, Türk kültürü üzerindeki görüşlerini ve anlayışını ortaya koymak, onu işlemek ve yaymak, Millî kültür görüşü

Türk Millî Kültürü-1

Daha önce Prof.Dr. Mehmet ERÖZ’ün “Türk Kültürü Araştırmaları (Kutluğ Yayıncılık, 1977”adlı kitabından bahsetmiştim. Esas konuya geçmeden, hocanın bundan 48 yıl önce -kitabın 126.sayfasında- yazdığı şu ifadesi dikkatimi çekmiştir: “Türkiye’de gelişecek, geliştirilecek milli kültürün, bütün Türk dünyasına yayılmasından sonra, ileride Türk birliği de meydana gelecektir.” Öngörüye bakar mısınız?.. Tabii ki, burada Atatürk’ü anmadan olmaz. Ta 1930’lu

Türk Birliği: Siber Güvenlik

En güncel konulardan biri olduğu için “Siber Güvenlik” konusunu öne almayı gerekli gördüm. Çünkü sadece ülkemizi değil, bütün Türk Dünyası’nı ilgilendirmektedir. Günümüzde, özellikle güçlü devletler bu konuya özel önem vermektedirler: Hedefleri, diğer devletlerin telekomünikasyon, ulaşım, haberleşme ve savunma sistemlerini etkilemek, hatta çökertmektir. Yeniçağ Gazetesi köşe yazarı Kağan Kaya isimli arkadaşımızın konuyla ilgili yazıları dikkatimi çekmektedir. Siber güvenlik

Türkçe Üzerine

Bunu defalarca belirtmeme rağmen yazımın konusu gereği bu alanda en iyi uzmanımız Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun’un iki yazısına yer vereceğim. Hoca “Türkçe hakkında” başlıklı yazısında (02/02/2011, Milli Düşünce Merkezi Sitesi); “Türkçe deyince aklımıza ilk gelen tanım ‘Türklerin kullandığı dil’ olabilir. Bu tanımı biraz açarsak şöyle diyebiliriz: ‘Geçmişte ve bugün, bütün boy, oymak ve kollarıyla Türklerin sözlü

Türk Dili

Her yazımda olduğu gibi bu yazıma da yine en önemli Türk Dili uzmanımız Prof.Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un köşe yazılarında belirttiği bazı tespitlerle başlamak istiyorum. Ercilasun hoca, “Bir daha Turan” başlıklı yazısında (17/09/ 2017, Yeniçağ); “Tarihî çizgi inişli çıkışlıdır ve her yerde farklıdır. Aynı hızla olmasa da diğer Türklerde de Türklük bilincinin oluşmaya başladığına dair emareler

Dil-Lehçe-Şive

Bu konuya girmeden önce, 6 Kasım 2024’de Kırgızistan/Bişkek’te Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları 11.zirvesi sonuç bildirisinden bahsetmek istiyorum. Giriş metni hariç 121 madde olan bildiri hem çok uzun hem de çok karışık ve karmaşık… Her ne kadar meraklı kişileri ilgilendiren bir metin olsa da sade vatandaşların -özellikle uzunluğundan sıkılarak- okuması mümkün değil. “Herkesin bilmesi

Dil Nedir?

12 Kasım 2021 tarihindeki TDT 8.zirvesinde kabul edilen “Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi”nin içeriğinde “Üye Devletlerde daha iyi iletişim sağlamak için alfabe ve terminolojide birliğin sağlanması adına kapasite oluşturulması” hususu da bulunmaktadır. Ben de, iki haftadır “Türk Birliği” için öncelikle “Alfabe Birliği”nin sağlanması gerektiğini açıklamaya çalıştım. Bu konuda öneriler sunan -geçmişte yazılmış- birçok kitap ve

Türk Birliği: Ortak Alfabe-2

Prof.Dr. Ahmet B.Ercilasun, “Alfabe konusu” başlıklı yazısının (25/11/2018, Yeniçağ) devamında; “1980’lerin sonunda bağımsızlığa giden süreç başladı. Türk Dünyası’na gidip gelmek mümkün hâle geldi. İşte bu durumu değerlendiren Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 18-20 Kasım 1991 tarihlerinde ‘Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu’ düzenledi. Toplantıya Türkiye’nin tanınmış dilcileri yanında Sovyetler içinde bulunan 14 Türk bölgesinden de 30’u aşkın uzman

Türk Birliği: Ortak Alfabe

Türk Dil Bayramı’nın 90.yıl dönümü olan 26 Eylül 2022’de Türk Dünyası’nın ortak alfabesinin hazırlanması için “Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu” kurulmuştu. Komisyon, 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Bakü’de yaptığı 3.toplantısında, 34 harfli Ortak Türk Alfabesi’ni kabul etmiştir. Konuyla ilgili Türk Dil Kurumu (TDK) sitesinde yayınlanan açıklamayı kısaca paylaşmak istiyorum: “…ilk olarak 1991 yılında bilim insanları tarafından

Kırım’daki Âşık Ömer

2008 yılı 30 Temmuz ile 2 Ağustos arasında Kırım’a bir ziyaretimiz oldu. Kırım gezisine; ben, Federasyon Başkanımız Şuayip ÖZCAN ve sanatçımız F.Kaya KUZUCU katıldı. Orada sanatçımız F.Kaya KUZUCU, bir televizyon için Kırım belgeseli çekimi yaptı. Kendi imkânlarımızla gittiğimiz Kırım gezisinde, yaşadığım müddetçe unutamayacağım çok temaslarımız oldu. Tarih; okumaktan çok gezilerek öğreniliyormuş, onu bu gezimizde çok

Scroll to Top