Sendikalar ve Türk Dünyası-3

Geçen hafta belirttiğim gibi “Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği’nin (UAESEB)” sitesinde kurucu üyeler olarak, “…Türkiye Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim-Sen), Azerbaycan Tahsil İşçileri Azad Hemkârlar İttifakı, Kazakistan Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası, Kırgızistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası…” görülmektedir. Ayrıca “…Bakanlar Kurulu’nun 24.02.2014 tarih ve 2014/6069 sayılı kararı ile tamamlanmıştır.” ifadesinden de kuruluş tarihinin 24.02.2014 olduğu anlaşılmaktadır. Yani federasyonumuzun kuruluşundan yaklaşık altı sene sonrasıdır.

Metnin devamında “…Süreç içerisinde… Kıbrıs Türk Memur Sendikası ve Özbekistan Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikasının…” UAESEB’ye dahil olduğu belirtilmektedir. Metinde yazılı “…Kosova Türk Öğretmenler Derneği, Makedonya Ufuk Derneği, Irak Türkmen Eğitimciler Öğretmen Örgütü, Romanya Türk Tatar Kökenli Öğretmenler Derneği…” ise -Makedonya Ufuk Derneği hariç- federasyonumuza da üye derneklerdir.

Yurt dışından üye kuruluşlar da olsalar ülkelerinde mutlaka yasaları vardır. Bu sebeple farklı adla ve yasalarla kurulmuş farklı STK’ların aynı çatı altında üst kuruluş oluşturması, bana garip gelmektedir!.. Çünkü faaliyet alanları ve amaçları farklıdır.

Derneklerin mali kaynakları var mı?

Federasyon olarak başlangıçta çok güzel faaliyetler yaptık. Ülkeler yani dernekler arası karşılıklı ziyaretler yapıyor, davetlere icabet ediyor, üye derneklerimizin yaptıkları etkinliklere katılıyorduk.

Dernek olarak imkân ve vakit buldukça Balkanları, Kafkasları ve daha ötelerini gezmek için turlar düzenliyoruz. Bu turları her yıl olmasa da iki yılda bir gerçekleştiriyoruz. Gezilerimiz genellikle Balkanlara yönelik olmakta, özellikle Hun-Türk Kurultayı’nda bulunmak amacıyla gezi kapsamını genişletip Macaristan’a kadar gidiyor Estergon Kalesi de dahil geziyoruz.

Bu gezilerde asıl amacımız, arkadaşların Balkan ülkelerindeki Türk kültürünü, medeniyetini ve eserlerini görmelerini sağlarken oradaki dernek yöneticisi arkadaşlarla tura katılanları buluşturup bilgi almalarını sağlamaktır.

Yeri gelmişken şunu belirtmek isterim: Bugüne kadar yaptığımız turlarda katılımcılardan derneğimize herhangi bir ücret/katkı almadık. Organizasyonu biz yaptık ama katılımcılar tur ücretini doğrudan firmaya yatırdılar.

Daha önce yazdığım gibi sivil toplum kuruluşlarının her birinin özel kanunlarından veya genel kanunlardan yararlandıkları birçok hususlar var. Bazı kurum personelinin oluşturduğu dernekler hariç mevcut duruma göre en mağdur olanlar dernekler olup benzer birçok dernek bizimle aynı vaziyette ve sıkıntıdadır.

Mesela sendika üyelerinden bordro üzerinden aidat kesilmektedir. En azından derneklerde yaşanan mali sorunları sendikalar yaşamamaktadır. Yasaları gereği üyelik aidatı (ödentisi) alma imkânları olan barolarda, odalarda, bazı vakıflarda ve özel kanunla kurulanlarda da sıkıntı yoktur.

Sivil toplum kuruluşlarından ballı kuruluşlar yok mu? Tabii ki var. Bir de kamu yararına çalışan kuruluş statüsünde ise devlet bütçesinden katkı da alabiliyorlar. Onun için birilerinin davulunu çalıyorlar, bir yerlere yakın duruyorlar ya da göz kırpıyorlar!..

Zorluklar içinde de olsak masraflarını kendi cebimizden karşılayarak dernek ve federasyonumuzu bugüne kadar getirdik. Ancak çok büyük meblağ gerektiğinden herhangi bir bilimsel toplantı veya benzeri bir faaliyet yapmamız mümkün olamadı.

Dolayısıyla federasyon olarak hiçbir yerden yardım ve destek görmediğimiz için bu durum faaliyetlerimizin durmasına ve yurt dışından üye derneklerle ilişkilerimizin azalmasına sebep oluyor.

Belki bazı okuyucular içlerinden “O zaman yapmayın kardeşim!..” diye geçiriyor olabilirler. Kimse keyfî bir şey yapmaz ama “Eğer gerçekten Türk Birliği/ Turan sevdalısı iseniz” maddî manevî her fedakârlığa katlanmak zorunda hissedersiniz. Biz de mi geriye çekilelim, eve veya kahveye kapanalım? Bizde mi hamasi bazı sloganları ya da her cumada veya kandilde mesaj paylaşıp/atıp bir şey yapmış havasıyla keyfimize(!) bakalım, ne yapalım?.. “Bakara makara deyip her cuma ayet veya hadis sallayan, mesaj atan birileri zaten var!” Onlara mı benzeyelim?.. Bize samimiyetsiz davranışlar yakışır mı?..

Sendikaların Malî durumu

Ben 2009 yılında sendika yöneticiliğinden ayrılırken 1,5 milyon TL’ye yakın aidat gelirimiz vardı. Şimdi bu gelir kat kat daha fazladır yani sendikanın imkânları daha iyidir. Bu sebeple çeşitli toplantılar yapmaları, yurtiçinden ve yurtdışından konuklar çağırmaları mümkün. Çünkü maddî sıkıntıları söz konusu olmadığından UAESEB ile ilgili her türlü çalışmayı rahatlıkla yapabilirler.

Oysa federasyonumuzun hiçbir yerden maddî katkı alması veya sağlaması mümkün olamadığı gibi hazırladığımız projeler çok beğenilse bile -herhalde muhalif gördüklerinden- destek vermemektedirler.

Federasyona üye yurtdışı derneklerden de aidat katkısı olmamaktadır. Zaten isteme şansımız da yoktur. Çünkü onlar kendi yağları ile zor kavruluyorlar. Ayrıca Türkiye’yi ve bizleri çok güçlü olarak görüyorlar. Bizim onlardan aidat istememiz olmaz ve yakışık da almaz. UAESEB’nin de üyelerinden aidat aldığını sanmıyorum.

Yurt dışındaki Türklerle temasınız varsa şunu fark etmişsinizdir: Dışarıdaki Türkler için “Türkiye Cumhuriyeti” büyük bir devlet ve onun için buradan beklentileri de çok büyük!.. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti büyüktür ama acaba yaşananlar büyüklüğümüze yakışıyor mu?..

Dışarıdaki Türklerin zaviyesinden bakılınca federasyonumuzun da büyük olması gerektiği düşünülüyor. Maalesef! Biz bunun hem ceremesini çekiyoruz hem de acısını… Dolayısıyla yurtdışındaki üye derneklerin yönetici veya temsilcilerini Türkiye’ye çağırıp toplantı yapmamız da mümkün olamamaktadır. Üç yılda bir yaptığımız genel kurulumuza katılacak delegelerin yol masrafları hariç Türkiye’deki harcamalarını kendi imkânlarımızla karşılayarak gelmelerini sağlayabilmekteyiz. Bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Ne demek istediğimi anladığınıza inanıyorum.

Anlatmak istediğime gelince; imkânlar açısından sendikaların her zaman faaliyet yapması mümkündür. Böyle olunca hem federasyonumuza hem de UAESEB’e üye dernekler, sendika veya UAESEB adına yapılan faaliyetlere yol ve diğer her türlü masrafları karşılandığından sendikamızın toplantılarını tercih etmektedirler.

Toplantıların Türk Birliğine Katkısı

Türk ülkelerinin ve topluluklarının çok fazla sorunları vardır. Bu sorunların hemen çözülmesini beklemek yanlış olur. Kimsenin elinde sihirli değnek yoktur. Yıllardır birbirlerinden ayrı kalmış, bir devletin sömürgesi altında yaşamış veya bir devlet içinde kendisini tanımlayamamış veya buna izin verilmemiş yılları göz önüne getirmek gerekir. Bu süre öyle kısa bir dönemde değil, tam 70-80 yıl… “Böl yönet” anlayışı içinde idare edilmişler. Birbirleriyle iş birliği yapmalarını ve anlaşmalarını önlemek için her yolu denemişler, aralarına nifak sokmuşlar.

Hep yazar ve söylerim: Türk Dünyasının bir araya getirilmesi için en çok yapılması gereken -ister resmî isterse sivil toplum kuruluşları tarafından olsun- çeşitli vesilelerle sık sık toplantı yapmaktır. Toplantılardan hiçbir şey çıkmasa bile bir araya gelmek dahi -bana göre- yeterli ve güzel bir faaliyettir. Bu toplantılara katılan insanlar birbirlerini tanımakta, kaynaşmakta, ülkeleri ve toplulukları ile ilgili bilgiler vermekte, deneyimlerini paylaşmaktadırlar.

Ayrıca Türkçelerini geliştirmekteler ve birbirlerini daha çabuk anlamaya başlamaktadırlar.

Scroll to Top