Türk Demezmiş!..

Mümkün olduğunca basını ve sosyal medyayı takip eder; arkadaşların paylaştıkları yazıları okurum. Hatta paylaşımların altına yazılan yorumlara bakar, insanımızın bilgisi ve seviyesi hakkında az-çok bilgi edinirim. Yorumlardan bazılarını makul karşılarken, bazılarına sinirlenir, kızar, kendi kendime “çok saçmalamış” derim. Bazılarını da açıkçası art niyetli bulurum.

Yorum yazılmasına karşı değilim ama konu hakkında bilgimiz varsa yazmalıyız; yoksa cahilce yorumlarla gülünç duruma düşmemeliyiz. Hoşumuza gideni “beğenmeli”, gitmeyeni “es geçmeliyiz”.

Basından okuyorsunuzdur: Görevli birçok trol; yazı ve paylaşımların altına kafa karıştırıcı, manipüle edici, algı oluşturucu yorumlar yapmaktadırlar. Maalesef! Ülkemizde; doğruyu-yanlışı, eğriyi-düzü, sevabı-günahı, iyiyi-kötüyü, akı-karayı, yalanı-dolanı ayırt etmek çok zorlaştı. Zaten ülkemizin içinde bulunduğu durum sebebiyle devamlı stres altındayız.

Yazıma geçmeden önce -yanlış anlaşılmamak için- şunları belirtmeliyim: 72 yaşındayım. 7 yaşında oruç ve teravih (dolayısıyla yatsı) namazı ibadetini yerine getiren ve gençlik yıllarımdan itibaren de diğer ibadetlerle birlikte namaz ibadetini de sürekli yapan biriyim. Dinimi; birilerinin aracılığıyla değil, kendi çabamla okuyarak, araştırarak öğrenmeye ve yaşamaya çalışıyorum. Aynı zamanda “Türk’üm, Türkçüyüm, Türk Milliyetçisiyim, Turancıyım, Türk Cihan Hâkimiyeti Ülküsü’ne inanan, Kızılelma hedefleri olan biriyim.

Yazıya dönersem: Geçenlerde bir paylaşıma yapılan yorum dikkatimi çekti: Eğer kötü niyet taşımıyorsa tam bir “cahillik ürünü”. Bu tür yorum yapanların Türklüğü hususunda şüphedeyim. Çünkü bir süredir kendini dindar gösteren bazı kişiler açıktan “Türk düşmanlığı” yapıyorlar.

“3 Mayıs Türkçülük günü”nde yapılan bu paylaşımın altına çok bilmiş(!) birisi; “Müslüman olmayan Türk’e, ben Türk demem” yazmış!.. Vah zavallı!.. Bu sözün ne bilimsel bir değeri ne temeli ne de ciddiye alınacak bir yanı var. Çünkü din/inanç başka; milliyet, millet (budun, kavim, soy) başkadır. Bu ikisi, birbirinin aynısı da değildir; karşıtı da… 1980 öncesinde de aramıza fitne sokmak için “Türk müsün, Müslüman mısın?” diye sorarlardı.

Bazılarının “imanölçer!” ile Müslüman olup olmadığımızı ölçtükleri gibi, bu kişi de “kimin Türk olup olmadığına” karar verebiliyor!.. Acaba kendisinin Türklükle bir bağı var mı? Meçhul!.. Müslüman’san kendine Müslüman’sın!.. Ama bilmediğin konuda da yazma!..

Biliyorsunuz; Kur’an’da “Kâfirûn Suresi (109, iniş sırası:18)” var. Tercümesi şöyle: “(Resulüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”

Hucurat Suresi’nin (49, iniş sırası 106) 13.ayetinde de şöyle denilmektedir: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” Tahminim, yorumcunun bu ayetten haberi bile yoktur. Varsa bile, muhtemelen üzerinde hiç düşünmemiştir. Allah, açıkça insanlarıkavimlere ve kabilelere ayırdık” diyor ve gerekçesini debirbirinizle tanışmanız için” diye açıklıyor: Ayette dinden bahsedilmiyor.

Tabii ki, inandığınız dini öncelikle kendiniz öğrenmelisiniz. Yoksa, birilerinin elinde oyuncak olur, maşası olur; kurulu robot veya mankurt gibi onların peşinde dolaşır, hatta tetikçiliğini yaparsınız. İslâmiyet özgür iradeli, bağımsız düşünen ve karar veren Müslümanlar istemektedir. Aptalların ve delilerin dinen sorumlulukları yoktur.

Önceden de yazmıştım: “İslâmiyet, Arap kültürü değildir; Kur’an’dır”. Bizim kendi kültürümüz, Arapların kültüründen çok daha güçlü, ahlâkla yoğrulmuş, doğru ve yaşanabilir bir kültürdür. “Türk, Türklük, Türk Tarihi ve Kültürü, Türk Dünyası” konularında bilgilenirken, zaman ve imkânlarım ölçüsünde Türk dünyasını dolaşmaya, onları tanımaya, varlıklarıyla mutlu olmaya çalışıyorum. Gittiğim yerlerde, müslim-gayrimüslim ayırımı yapmadan bütün Türkleri ziyaret ediyor, ibadethanelerine giriyor, bilgi alıyorum.

“Müslüman olmayan Türk’e, Türk demem” diyen arkadaş! Eğer sen Türk’sen, 300-350 milyon Türk’ten sadece birisin. Dünyada -çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte- başka dinlere ve inançlara mensup Türkler de var. Bunlar, belki senden fazla Türk olmaktan gururlu, coşkulu, heyecanlı ve mutlu şekilde “Biz Türk’üz” diyebiliyorlar.

Mesela; Kırım’da Karay (Karaim) Türkleri var; Museviler. Karay Türklerinin büyük çoğunluğu Avrupa’ya ve Amerika’ya dağılmış vaziyette. Moldova’da Gagauz (Gök Oğuz) Türkleri var; Hıristiyan. Sibirya taraflarında Gök Tanrı’ya inanan, Tengrici Türk halkları/ toplulukları var. Semavî dinlerin dışında hâlâ Budizm, Maniheizm gibi farklı inançları olan Türkler var. Ne yapalım yani! Bunlar “Ben Türk’üm, soyum Türk” diyorlarsa, “Hayır, siz Türk değilsiniz mi” diyeceğiz!.. Atilla’nın soyundan geldiklerini söyleyen Macarları (Hunları), “siz Müslüman değilsiniz” diye dışlayacak mıyız? Böyle bir şey olabilir mi?

Kimsenin dini bizi ilgilendirmez. Teknolojinin, iletişimin ve haberleşmenin kolaylaştığı 21.yüzyılda, kimseye din öğretmeye kalkışamayız. Her şeyi okumaktalar, görmekteler, bilmekteler; doğru kaynaklardan öğrendikleri ile kendi kendilerine tebliğ yapabilirler. İslâm’a inanırlar veya inanmazlar kendi bilecekleri husustur. Bu durum, bir mesele olarak görülmemelidir. Önce kendi ülkemizde, çocukların “neden ateist, deist olduklarını” anlamaya çalışmalıyız!..

Mizah/İroni yaparsam: Maalesef, Sanki “İslâm öncesinde insanlar yaşamıyordu da Türkler, Araplar, diğer halklar İslâmiyet’le, Kur’an’la birlikte yeryüzüne indiler”; “Türkçe, Arapça, diğer diller yoktu da İslâmiyet’le, Kur’an’la geldi”; “Kur’an-ı Kerim kitap olarak indi!..” düşüncesinde olanlar var. Oysa her milletin geçmişten getirdiği inançları olduğu gibi bir milliyeti ve aynı zamanda kültürü var. “Türk Milleti”nin ise kadim bir geçmişi var.

Diğer yanlış da Türklerin, Anadolu’ya gelişlerinin 1071 Malazgirt’e bağlanmasıdır. Halbuki Türkler, MÖ 3.000’lerde Anadolu’dadırlar. Batılı Türkologlar bunu söylerken, bizimkiler -dini taassuptan- kabullenemiyorlar; şimdiler de “Müslüman Türkler geldi” demeye başladılar.

Tarihimizi, uyduruk tarih dizilerinden öğrenirseniz; azamî 20.000, asgarî 5.000 yıllık tarihimize böyle bakarsınız!.. “620 yıllık Osmanlı ne kadar Müslüman yapmış?” isterseniz bir araştırın. Bazı bilim insanlarımız, Türklerin tarih boyunca bir din/mezhep savaşı yapmadıklarını söylemektedirler. Haçlılara karşı yapılan savaşlar, savunma savaşlarıdır. Geçmiş Türk devletlerinin kendi aralarındaki savaşları bile ya “Kut” anlayışından kaynaklı savaşlardır ya da ekonomi ve enerji savaşlarıdır.

Hoca Ahmet Yesevi: “Türklük kaderim, İslâmiyet tercihimdir.” diyor. Kısaca anlamı; Tanrı beni Türk olarak yarattı, İslâmiyet’i yaşayarak öğrendim. Ama din bir tercihtir; insan kendi aklıyla, iradesiyle -isterse- dinini değiştirebilir. Ancak, bir Türk nereye giderse gitsin, hangi ülkenin vatandaşlığına geçerse geçsin; her zaman Türk kökeni ile anılır.

Batıda, “Türk” denilince genelde “Müslüman” anlaşılmaktadır. Sadece Yunanistan’da Türkleri asimile etmek için “Siz Müslümansınız” deniliyor. O halde öncelikle Türklüğü ve Türkçeyi oralarda yaşatmak zorundayız.

İran Şiiliği, Suudiler Vehhabiliği yaymaya uğraşıyorlar. Bu mezhep taassubu İslâm Dünyası’nda bölünmeye sebep oluyor. İslâm dünyasındaki çaresizlik bu yüzdendir. Kapıları açsanız hepsi Batıya kaçacaklar!..

Artık “Türk Dünyası” denilen bir olgu, büyük bir ailemiz var. Türk Devletleri Teşkilatı kuruldu. Bunu iyi değerlendirmemiz lâzım. Zaman zaman sorunlar yaşanacaktır; bu sorunları sakin, sabır ve akılla üstesinden gelmek zorundayız.

Sonuç olarak; Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” Gaspıralı İsmail Bey de ta 1910’larda “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarını ortaya koymuş. Bunlar, aynı zamanda hedeflerimizdir; birliğimizi ve dirliğimizi daha da büyütmeliyiz.

Unutmayalım! Devletlerin dini olmaz, kişilerin dini olur. Çarpık söylemlerle Türkler arasına nifak sokulmasına, ayrışmaya, bölünmeye fırsat verilmemelidir.

Mücadele yapacaksak, Türk’üm diyemeyenlerle ve Türk olmayanlarla yapalım.

Scroll to Top