“Türk Dünyası’nda Kıbrıs Kazası” başlıklı yazımda, Türk Cumhuriyetleri’nin Kıbrıs kararıyla ilgili bunda Türkiye’nin zayıf olmasının da etkili olduğundan bahsetmiştim.
Büyük Türkçü, adı gibi Turancı, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı merhum Prof.Dr.Turan Yazgan’ın, 30 Nisan 2006’da Burdur Öğretmenevinde verdiği “Türk Dünyası” konulu konferans kitapçığı elime geçti (Milli düşünce Merkezi yayını, no:7, Kasım-2014). Kısa sürede okudum ve gördüm ki, hoca; 20.yüzyıla kadar yaşananları ve gelecekte yaşanacakları, ta o tarihte anlatmış.
Turan Hoca, “…bugünkü kritik maddeler petrol, gaz gibi enerji maddeleri… Türk coğrafyasında dünya rezervlerinin aşağı yukarı %60’ı nispetinde mevcut…
20.asrın başında, yani Balkan Harbi’nden önce bunu Avrupalılar, bu coğrafyanın bir enerji maddesi deposu olduğunu tespit ettiler ve Türkiye’ye karşı özel politikalar ürettiler… (s.29)
20.asrın başında Türk coğrafyası işgal edildi. Zaten 19.asırda işgal edilmeye başlanmıştı. …işgal edilmeyen Türk toprağı kalmadı ve dünya bu kritik maddeleri paylaşma savaşına girdi. İkiye ayrıldı; bir tarafta komünist blok, bir tarafta Kapitalist blok. İkisi I.Dünya Harbi’nden sonra anlaştılar, II.Dünya Harbi’nden sonra anlaşmayı pekiştirdiler ve Türk coğrafyası Rusların eline kaldı. (s.30)
…Türkiye’yle Azerbaycan arasında, Azerbaycan’ın malı olan Zengezur dediğimiz bölgeyi, Azerbaycan parlamentosu kararıyla Ermenistan’a verdirdi Stalin. …dünya kritik kaynaklarının %60’ına sahip olan Türklerin, bir araya gelmelerini mümkün kılmayacak tedbirler alınmış, Türkiye’yle karadan münasebetleri kesilmişti. Bakü-Ceyhan diye 16 yıldır çırpınıp duruyoruz. (s.40-41)
Türk Dünyasının kritik kaynaklarının -eskiden olduğu gibi- Türkiye üzerinden geçerek ve Türkiye’nin ihtiyacı karşılandıktan sonra, artan kısmının dünya fiyatlarıyla dünyaya çıkmasını istiyoruz.
Bu bize, dünyanın en güçlü devleti olma, en müreffeh milleti olma ve kritik maddelerin kontrolü imkânını getirir.
İşte bunu bildikleri için bir taraftan Amerika engelliyor; bir taraftan Avrupa, ABD’ye alabildiğine destek oluyor. Amerika da AB’ye destek oluyor. Ve Sovyetlere, Rusya’ya akış devam ediyor.
Öbür taraftan ABD Azerbaycan petrollerinin kendi şirketleri vasıtasıyla dünyaya çıkışını sağladı. Bize 6.75’lik hisseyi verdi. Bu… ekonomimize hiçbir zaman müspet tesir yapmayacaktır. (s.41-42)
Diğer taraftan Irak’a el koydu. Irak’ta Amerikalılarla Araplar çarpışmıyor. Türklerle Türkiye’yle çarpışıyor. Gizli, görünmeyen kritik madde savaşı… Kerkük, Musul benimdir, Türk toprağıdır; kritik kaynaklar oradadır.
Atatürk orayı ‘misak-ı milli’ hudutları içinde ilan etmiş ve onlara ‘paralel çizgili gök bayrak’ı vermiştir. Tıpkı Kıbrıs’a verdiği gibi. Atatürk, sekiz defa da çizme giymiştir: Kerkük ve Musul için.
Her defasında İngilizler sandıklar dolusu altınlarla Doğu Anadolu’daki aşiret reislerini isyana sevk etmişlerdir. (s.43) Ve bu isyanı bugünde devam ettiriyorlar… PKK’nın kaynakları tamamen Avrupa’nın ve Amerika’nın eliyle sağlanıyor.
Sonra Afganistan’a yerleşti. Afganistan’da 15 milyon insan Türkçe konuşur. 8 milyonu kayıtsız şartsız doğma Türk’tür… Çünkü Afganistan’a yerleşmekle Türk kaynaklarına daha yakınlaşmak, kontrolü kökleştirmek istemektedir ve kökleştirecektir.
…Sonra Rusya’ya akış duracak, belki ABD ile Rusya arasında bir kapışma olacaktır veya Rusya’yla bir paylaşma yapılacaktır. Mesela ‘Kazakistan senin ama Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan benim’ diyecektir.
200 yıldır bize karşı yürüttükleri savaş 1990’larda bizim lehimize doğmuşken, bizim aleyhimize dönmüştür. AB ve ABD Türk kaynaklarına el koyma imkanının arifesinde bulunmaktadırlar, koyacaklardır. Ve biz bu kaynaklardan mahrum olarak borç içinde yüzen ve dolayısıyla emir alan bir devlet olmaya devam edeceğiz… (s.44-45)
Şöyle bir birlik olabilir: ‘Ural Altay dil grubuna dahil ülkeler arasında bir ipek kuşak’ meydana getirmek. …Japonya’dan başlar, Balkanlarda… biter. Japonya, Kore aynı şekilde. Doğu Türkistan, Türk Cumhuriyetleri, İran ve Irak var; Türkiye ve Balkanlar var. Tabi kuzey Türkleri; Çuvaşlar, Başkurtlar, Tatarlar. Kafkas Türkleri Nogaylar, Karaçaylar, Balkarlar. Kumuklar, Tümen Türkleri, Topol Türkleri ve Hakas, Altay, Tuva Türkleri ve Saka Türkleri. Moğollar da dahil buna. Bunların hepsi Ural Altay dil grubuna dahil ülkeler. Bunlarla birlikte bir ‘ipek kuşak’ meydana getirilebilir. (s.49)
…Çin nüfus baskısını Doğu Türkistan üzerinde kullanmakta ve bütün dünyanın gözü önünde 10.000 yıllık Türk vatanı olan Doğu Türkistan’ı bir Çin vatanı haline getirmektedir. Bu 20 yıl, 30 yıl sonra bitecektir. Yani bu işi başaracaktır. Tabi Doğu Türkistan’la kalmayacak, yarın Batı Türkistan’a doğru -Kırgızlar başta olmak üzere- bu basınç devam edecektir.
Öbür taraftan Ruslar da gittikçe eski güçlerini elde etmek için elbette çalışacaklar ve bugün bir hayli de mesafe almış durumdadırlar. Ve bu aldıkları mesafe ilerledikçe kuzeyden tekrar Türklere saldırmaya, daha doğrusu Türkler üzerinde hâkimiyet kurmanın yollarını arayacaklardır. Bunu engellemenin yolu da işte bu kuşaktan meydana gelir. (s.50-51)
Bu kuşak iktisadi kuşak olmalıdır. Teknolojisiyle, iş gücüyle, pazarlama imkanlarıyla, insan gücüyle bu kuşakta bir bütünlük vardır.
Bu kuşak askeri güç olmalıdır. Türkiyesi’yle, Japonya’sıyla, Pakistan’ıyla, bütün Türk devletleriyle güçlü ve hatta tek merkezden idare edilen NATO gibi bir orduya sahip olmalı. Ve bu ordu hem kuzeyden hem güneyden gelecek baskılara, yani hem Çin’in hem Rus’un baskılarına direnebilecek güçte olmalıdır.
Siyasi olmalıdır. Ve nerede bu bizim gücümüze, bizim menfaatlerimize karşı bir manevra varsa, o manevrayı BM’de engelleyecek oy sayısına sahip olmalıdır, olabilir. (s.51-52)
…Şu anda Kazakistan bütün petrolünü Rusya’ya akıtıyor: Akıtmaya mecbur. …Petrol depo edilemez; ne kadarını edersin. Akmazsa heba olur… Hazar’ı delip Bakü’yle birleşemediğine göre -ki onu engelliyorlar, şimdilik Amerika da engelliyor- ne yapacak? Rusya’ya akmaya devam edecek.
…Rusya’nın istediği fiyatla 18 dolara gidiyor: Petrolün bugünkü fiyatı 70 dolar. Kazakistan fiyatı artırayım dese ‘almıyorum’ diyecek. Almazsa Rusya’ya bir zarar gelmez. Kendi kaynakları ve Sibirya petrolleri yetiyor. Onlar da bizim ama Rusya’nın kontrolünde…
Türkmenistan gazı depo edilemez. Akmaya mecbur Rusya’ya… Yollar oraya doğru, hep öyle yapılmış. Akmazsa iflas eder; gaz telef olur. Biz Karadeniz’i delen boru hatlarıyla Türkiye’ye getirip oradan gaz alıyoruz. Rusya istediği fiyatla Türkmenistan’dan alıyor. Biz de Rus’un istediği fiyatla Rusya’dan. Benim Türkmen gazını, satın alıyorum düşünün. (s.52-53)
…İşte bunları engellemenin yolu benim söylediğim bir ‘İpek kuşak’ projesinden geçer. İpek kuşak barışı, huzuru sağlar. İpek kuşak, yalnız Türklerin değil, Ural Altay dil grubuna dahil olan ve o çevrede Müslüman olan bütün ülkelerin zenginliğini, refahını, emniyetini sağlar.
Bu güç… güneyde Çin’in kuzeyde de Rus’un hücumunu, tasallutunu, Türkler üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmasını engelleyebilir. (s.54)
Türk Cumhuriyetlerinin kararlarını, bir de bu açılardan değerlendirelim derim.