Türk Kültür Coğrafyası-2

Dr.Yaşar Kalafat’ın, Mitostrateji-1 (Türkoloji Üzerine Düşünceler, İstanbul-2020, ASAM yayın.) isimli kitabından alıntılarla geçen haftaki yazıma devam ediyorum:

Sempozyuma İran’dan katılan üç Türkolog’un “…Bildiride; Türkiye ve İran devletlerinin İran’da Türkoloji eğitimine gerekli önemi vermedikleri belirtilmektedir…

…Bize göre daimî takipçi olma durumunda olanlar, Türklük bilimcileri olmalı veya resmi görevli her personel Türklük bilimi donunu giyebilmiş olmalıdır. Bildirinin bize düşündürdüğü diğer önemli husus ise, Türkiye üniversitelerinde Farsça eğitimi müfredatlarda yer alabilirken, İran üniversiteleri eğitim programlarında Türkçenin neden yer almadığıdır… (s.67)

Gündüz Doğan Ay (s.89)

Ahıska konusundaki tanıdığım ilk ilmî çalışma, Prof.Dr. Dursun YILDIRIM ve Prof.Dr. Cihat ÖZÖNDER’in Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünden 1980’lerde çıkardıkları anlaşmalarla Acara konusunda Türkiye’ye sağladığı, Acaristan’daki Türklerin haklarını güvence altına alan kitaptır. Çok geçmeden Türk Ocakları Genel Merkezi aynı içerikli bir cep kitabı çıkarmış ve ifade edildiğine göre ilgili bakanlığımızdan ‘Dış politikamıza uygun değil!’ uyarısını almıştı. (s.90)

…Ermenilerin ‘Hay Dat (Ermeni davası)’ hedefinin önündeki en büyük kalelerden birisi de Ahıska kalesiydi. (s.91)

Türk-Gürcü kültür dayanışması konusunda ülkemizin önerisi üzerine kültür yayını olarak bastırılan kitapları gösterdiler. Bunların hepsi NATO’nun askeri talimatları, bir eser Nazım Hikmet’ten ve bir eser de Aziz Nesin’den yayın vardı.” (s.93)

Dr.Yaşar Kalafat’ın, Mitostrateji 2 (Atayurt’tan Anayurt’a Türk Halk İnançları, İstanbul-2020, ASAM) adlı kitabının “Atlı Göçebe Bozkır Kültürünün Kafkasya ve Anadolu Halk İnançları Kültüründe İzleri” başlıklı makalesinde de; (s.13)

Türkiye ve Gürcistan’ın farklı sosyal bilimler içerikli alanlardan şarkiyatçıları, tarihlerinden gelen bu kültürel gücü, bölge dışı emperyalist güçlere karşı, bölgesel güç olabilmeleri adına, stratejik bir obje olarak ele alabilirler. (s.15)

Türk-Gürcü kültür ortaklığı, hiç kuşkusuz mitolojik dönemde kalmamış, Türk-Gürcü ilişkileri; Hazarlar, Doğu Anadolu Beylikleri, Özbekler, Akkoyunlular, Harzemşahlar, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde de devam etmiştir. Osmanlılar döneminde Gürcüler ‘kavm-i necip’ olarak bilinmiş, Gürcülerden 17 sadrazam ve yüzlerce paşa yetişmiştir. Bilinen ilk ilişkiler muhtemelen İskit, Hun-Gürcü ilişkileri şeklinde olmuştur.

Bu devletler sadece savaş halinde temas etmediler. Bu ilişkilerle tarafların kültürleri tanış oldular. Coğrafî sınırlar değiştikçe, kültürleri çeşitli şekilde farklı vasatlarda etkileştiler. Bu ilişkiler kültür akrabalarının bağlarını artırdı, yoğunlaştırdı. Gürcü ve Türk yönetici aileler arasında çok sayıda evliliğin olduğu bilinmektedir. Gürcü Kralı David, Kıpçak Beyi Şarağan’ın oğlu Atra’nın kızıyla evlenmiş ve Kıpçaklardan Gürcistan bölgesine büyük göç olmuştur. Gürcistan Krallığı’nın melikesi Rusudan’ın kızı, II.Kılıçaslan’ın torunu Gıyasettin Davut ile evlenmiştir. Gürcistan Kraliçesi Tamara’nın annesi, Kıpçak Türkü Guranduk Hatun idi.

Gürcüler ve diğer az halklı toplumlar, nüfus azlıklarından emperyalist olamazlarken, Türk dilli yönetimlerin ise İslâmiyet emperyalist olmalarına engel teşkil etmiştir. (s.16-17)

…Kafkasya’nın bu bölgesinde yurt tutmuş olan Kıpçak Türkleri dini inanç itibariyle Gregoryen Hristiyanlardı…

Kıpçak Türklerinin Çıldır Atabekleri dönemi bilinmektedir… (s.22)

(Tiflis’te dolaşırken) Kral Davit’in at üzerindeki heykelini gördük. Atının kuyruğu düğümlenmişti. Atların kuyruğunu örme veya düğümleme bir koruyucuya sığınma uygulamasıdır. Adanan kişi adandığı varlığın korunması altına girmiş olur. Büyüsel bir boyutu vardır. Ak büyü kapsamında algılanır. Kahramanlar kendilerine kut veren güce sığınır, onun adını yüceltmek yolunda kutsala hizmet için kendilerini adarlar. Tarihi Türk kahramanları mesela Alparslan, Malazgirt Savaşında savaştan evvel atının kuyruğunu ördürmüştür. Bu uygulama Türklerde destanlar dönemine kadar uzanan mitolojik bir derinlik içerir. (s.26)

Ortak Halk Kültürü Kodları İtibarıyla Kafkasya ve Anadolu (s.33)

Gregoryen Kıpçak Türkleri, Müslüman Oğuz Türkleri ile 200 yıl egemenlik savaşı yaptılar. İslâmiyet’e giremeyen, girmeyen Kıpçak Türkleri, dindaşları Gregoryen Ermeniler ve Gregoryen Gürcüler arasında eriyerek Gürcü veya Ermeni oldular. Bu durum, tıpkı İslâmiyet’i tercih ederek Türkleşen Gürcü veya Ermenilerin Türkleşmeleri gibidir. (s.35)

Kırım Türkleri arasında, Özbekistan’dan Kırım’a göçten sonra kısa bir süre Osmanlı Türkü olmak ve Kırım Tatar Türkü olmak şeklinde fazla su yüzüne çıkmayan bir ayrım dönemi yaşanmıştır. Aynı ihtilafı Romanya Türkleri arasında da görmüştük. Kırım Türklüğünün Kırımçaklar bölümü âdeta tamamen tarihe karışmış, Karaylar ile İslâm Kırım Türklüğü beklenilen kaynaşmayı sağlayamamış, Rusya Federasyonu’nun 2015 Kırım harekâtından sonra Kırım Türklüğü, Dünya Türklüğü ile bütünlüğünü sağlamaktan iyice uzaklaşmıştır.

Kırım, tarihte de Kafkasya’nın siyası, kültürel ve coğrafî bütünlüğü içerisinde düşünülmüştür. Kırım Türklerinden en içler acısı durumda olanlar, şüphesiz Karay Türkleridir. Hazar Türklüğünün kültürel varisliğine talip olan İsrail, 13.Kabile projesinden beri Karayların İsrail kültürünün bir parçası olduğu iddialarından hiç vazgeçmemiştir. Bu ısrarlı tutumda Karayların tezleri hiç dikkate alınmamıştır… (s.37)

Kalmuklar, bugünkü Rusya Federasyonu’na bağlı, merkezi Elista olan Kalmuk Özerk Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Budizm’in canlı bir şekilde bu bölgede var oluşu, 17.yüzyılda İdil-Yayık hattına gelişleri ile mümkün olmuştur. (s.38)

Azerbaycan Halkları

…Azerbaycan halklarından Ingilaylar’ın; Strabon’un eserinde ismini zikrettiği 26 halktan birisi olduğu üzerinde durulmaktadır. Dilleri Gürcüceye yakın olan bu halkın dinleri İslâm’dır. Halk kültürleri Türklerin ve Gürcülerin halk kültürlerinden oluşmuştur. Bu toplum Azerbaycan’ın Qah, Zagatale gibi ilçelerinde yaşamaktadır. Bunlar kendilerini Gürcistan’da Gürcü ve Azerbaycan’da Azerbaycan Türkü hissederler. Kendilerini tanıtırlarken, dillerini zamanla kaybetmiş Türkler olduklarını söylerler. (s.39-40)

Diğer halklar; Hapıtılılar, Hınalıklılar, Kırızlılar, Üdinler’dir.

Ortak halk inançları (s.40-41)

Udinlerde antlar Allah’a yapılır, güneşe ve aya da yemin edilir. Güneşe ve aya yemin etme Azerbaycan Türklerinin yemin kültüründe de vardır. (s.43)

Udinlerde od/ateş söndürülmez, gerektiğinde uyutulur, ihtiyaç olunca uyarılır, uyandırılır. Udinler ‘En bahtiyar hane o ailedir ki, o ocakta od sehere/sabaha kadar saklanır/ söndürülmez.’ derler. Ateşin söndürülmemesi, uyutulması inancı Türk halk inançlarında ocak kültünde önemli bir yer tutar. ‘Ocağın sönsün’ denirken, ailenin perişanlığı istenmiş olunur. Sözlü kültürde çok sayıda örneği vardır. Kaşkayi Türklerinde ata ocağından ayrılarak kendi ocağını kuran oğlana, ateş, ata ocağından söndürülmeden götürülerek onun ocağı tüttürülmüş olur.

Kırım Karay Türklerinin inançlarında çok önemli bir yer tutan Palta Diğmez Kutsal Ormanı’ndaki eben ağacı, Türk inanç kültüründe kod oluşturan kültlerden ağaç kültü bakımından tipik bir örnektir. Kuzey Kafkasya Karaçaylarında ağaç kültü, terek kültü olarak geçmektedir. (s.44)

Ahıska Türkleri yurtlarına dönememişlerdir. Bu sonuca Ahıska Türklerinin bilinen bazı tutumları da yol açmıştır. (s.46)

Türk doğalgaz ve petrolü Türk ülkesinde üretilip Türk ülkelerinden pazarlanırken söz sahipliğini Türkler değil, büyük ölçüde emperyalizm yapmaktadır.” (s.47)

Devam edeceğiz…

Scroll to Top